İstanbul İl Binası önünde yaşananlar, CHP’nin uzun ve çalkantılı tarihinde yeni bir döneme işaret ediyor. Tekin’in tartışmalı bir mahkeme kararıyla kayyım atandığı iddiası, polis zoruyla binalara girişi ve ardından “Al Polislerini git” sözleri etrafında şekillenen konuşmalar, partinin içinde ve Türkiye’nin demokratik yaşamında kara bir sayfa olarak kayda geçti.
Ensar Aytekin’den dinlenen detaylar, medyada yer alan bazı bölümlerin ötesinde kalan bir tablo sunuyor. Aytekin, CHP lideri Özgür Özel’in parti örgütünden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak konuşmanın bir kısmını medyaya yansıtılanlardan bağımsız anlattı. Tekin, dışarıda “CHP’yi birleştirmeye geldim” diye ifade ederken, Aytekin bunun karşısında “5 bin polisle mi gelinir?” diye karşılık verdi. Bu konuşmanın kamuya yansıyan kısmı, gerçekte duyulmayan bir bölümle tamamlanıyor: Aytekin, konuşmanın “Al polislerini git” sözleriyle sonlandığını söyledi.
Gürsel Tekin, kırk yıllık parti üyesi olduğuna vurgu yaparak kendi siyasi kariyerindeki zirve ve inişleri hatırlatıyor. Ancak CHP’nin kayyım tartışmaları, Ekrem İmamoğlu ve belediyelerle ilgili soruşturmaların gölgesinde doğru bir sınav vermediğini gösteriyor. Tekin’in kayyım atamasını veya kayyımla ilgili tutumunu savunuyor görünse de, “binaya polisle gidileceği” yönündeki kararlaryla gerçeklerin birbirine karıştığı bir tablo ortaya çıkıyor.
Süleyman Demirel’in ünlü ifadesiyle hatırda kalacak bir anekdot düşüyor: “Siyasetçi, kendi söylediği yalana ilk inanan kişi olmak mecburiyetindedir.” Bu söz, Tekin üzerinden CHP’yi bölme planı olup olmadığını sorunsallaştırıyor. Eğer böyle bir hesap varsa, doğru tercihler olarak nitelendirilemez; fakat görünen zarar hem gizlenebilir hem de inkâr edilemez ağırlıkta.
News
