Beştaş, kent uzlaşısı kavramını ve son tutuklamaları değerlendirirken, şu anda hâlihazırda belediye meclis üyeleri ve belediye başkan yardımcılarının cezaevlerinde bulunduğunu belirtti. Esenyurt ve Şişli belediyelerine de kent uzlaşısı gerekçesiyle kayyum atandığını hatırlatarak, kentlerin ortak yaşam ve karar alma arzusunun baskıya uğradığını vurguladı. Esenler Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması ardından kayyum atanması, 11 Şubat’ta HDK adı altında görüldüğü iddia edilen süreçte 10 kişinin tutuklanması ve Şişli’den Başkan’ın tutuklanmasıyla kayyum uygulamalarının devam ettiğini ifade etti. Kent uzlaşısının demokrasinin ve halkın iradesinin olgunlaşması olarak değerlendirildiğini, bu bağlamın bugün Türkiye’de suçmuş gibi gösterildiğini belirtti. Halkların yaşamını inşa etmeye yönelik ortak aklın kriminalize edilmesini eleştiren Beştaş, kent uzlaşısının suç değil bir hak olduğunu savundu.
Kent uzlaşısı tartışmasıyla ilgili olarak iddianamenin, bu işleyişi sızma faaliyeti ve örgütsel strateji olarak nitelendirdiğini söyleyen Beştaş, anayasal haklara yönelik saldırı olarak gördüğünü ifade etti. İnsanların adaylık ve oy kullanma haklarının tartışılmaz olduğuna işaret eden Beştaş, mevcut dosyaların bu hakları gölgelemeye çalıştığını bildirdi. Yargının toplumsal muhalefeti baskı altına almak için kullanılan bir araç haline geldiğini, kent uzlaşısı operasyonunun bu stratejinin bir parçası olduğunu söyledi.
Seçme ve seçilme haklarının sızdırıldığı iddiası başlığıyla iddianamenin nasıl sunulduğunu değerlendiren Beştaş, batı illerindeki belediyelerin kazanılmamasıyla uzlaşma yoluyla destek elde edilmesi gibi ifadelerin öne çıktığını belirtti. Ayrıca kent uzlaşısı formülü ile yerel yönetimlerde belli bir denge kurulmasının hedeflendiğini iddia eden açıklamalar, barış süreciyle çeliştiğini kaydetti. Kürt kimliği ve etnik kimliğin iddianamede yer alması konusuyla iktidarın toplumu bölmeye çalıştığı eleştirisini yapan Beştaş, bu yaklaşımın demokratikleşme ve barış çabalarına zarar verdiğini ifade etti.
Barış sürecine zarar vermekten kaçınılmalı diyen Beştaş, tutuklu belediye başkanlarının bir sonraki duruşmada serbest bırakılmaları talebini yineledi. İstanbul’da 18’inde görülecek belediye meclisi duruşmalarıyla ilgili çağrısını yinelerken, kayyumların geri çekilmesi ve belediyelerin çalışmaya devam edebilmesi gerektiğini vurguladı. “Kent uzlaşısı suç değildir; halkların ortak aklıdır.” sözünü hatırlatarak, bu ortak aklın suç olarak damgalanmasının kabul edilemez olduğunu söyledi.
İsvanlar ve cezaevlerindeki durum konusundaki değerlendirmede Beştaş, somut adımlar atılmasının önemine dikkat çekti. Kayyum sisteminin son bulması ve siyasi nedenlerle içeride tutulan insanların serbest bırakılması gerektiğini belirtti. Kürtçe’nin kullanımına yönelik baskılar ve anayasal hakların uygulanmasındaki aksamaların giderilmesi gerektiğini ifade ederek, mevcut siyasi tutumların güven duygusunu zedelediğini belirtti.